Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.
Her hayat yaşayana özeldir. Çıkarılan sonuçlar bireysel farklılıklar, hayatın değişik akışı ve nesil farkı gibi nedenlerle de mutlaka farklı olacaktır. Denizcilik ise bu bireysel farklılıkların, zaman ve nesil farkının daha az olduğu geleneksel bir alandır. Denizde çalışılmaz yaşanır. Denizcilik yaşam biçimi ve düşünüş biçimidir. Deniz yoğurur ve kendi insanını ortaya çıkarır. Tüm bu önermeler, değişmezliği işaret etseler de denizcilik eğitiminden beklenenlerin değişmezliği yargısı doğru olmayacaktır.
Denizcilik geleneksel olarak gemide dikey örgütlenmenin hâkim olduğu bir meslek dalıdır. Bu model, çabuk karar almak ve disiplini daha kolay sağlamak bakımından yıllarca denizcilikte tercih edilmiştir. Buna karşın dikey örgütlenme; hataya bağışıklık, ego şişkinliği, gerçek olmayan kendine güven, astlara karşı sınırsız hükmetme hakkı düşüncesi gibi ciddi liderlik hatalarını barındırabilmektedir. Eski denizcilik, adet ve görenek üzerine kuruluyken bugünkü denizcilik kalite ve emniyet yönetimi ile etik kodifikasyon üzerine kuruludur. Bunun sonucu olarak denizcilik eğitimindeki öğrenciler de bugünkü denizciliğe hazır olarak yetiştirilmelidir. Gemi insanları arasında gelenekleri temel alan esnetilmiş bir dikey hiyerarşi gereklidir zaten bu esnek yaklaşımın tam karşılığı da usta çırak ilişkisidir. Modern denizcilik eğitiminin usta-çırak ya da abi-kardeş ilişkisini etik bir kodlama içinde koruyarak profesyonellik sınırlarını suistimal etmeden sağlaması elzemdir.
Denizcilikte Kalite ve Emniyet Yönetimi, SOLAS Sözleşmesi’ne bağlı ISM Kod kapsamında düzenlenmekte olup bu kodifikasyonun içine gemi işletmeciliği yapan şirketler de dahil edilmiştir. Gemi işletmecilerinin ISM kapsamındaki sorumluluğu gemi insanlarının hem gemideki ve hem de gemi dışındaki eğitimlerine de uzanmaktadır. Geleneksel beklentilerin ötesinde gemi insanlarına şirketler tarafından “Just Culture” olarak isimlendirilen “Adil Kültür” davranış alanının sağlanması, kazaların önlenmesi ve emniyet kültürünün yerleştirilmesi açısından bir gerekliliktir. Adil kültür, bir bakıma raporlama kültürü olarak da yorumlanabilir ki sağlanan ortamda gemi insanlarının kendilerinin ya da başkalarının hatalarını en erken biçimde rapor etmeleri halinde cezadan bağışık olma garantisi verilmektedir. Denizcilik eğitiminde ve denizcilik şirketlerinin uygulamalarında esas değiştirilmesi ve yerleştirilmesi gereken hatanın kök sebeplerine inmeksizin hatayı yapanı bulmak, suçlamak ve cezalandırmak şeklinde tezahür eden geleneksel yaklaşımdan uzaklaşılması ve kişiyle değil sebeple ilgilenen adil kültürün teşvik edilmesi olmalıdır.
Pek tabii denizcilik eğitiminde değişim, sadece kültür oluşturma çabalarıyla sınırlı kalamaz. Eğitimin müfredat, yeterlik hedefleri, fiziki ortam, ölçme ve değerlendirme gibi pek çok objektif unsuru ihmal edilemez. Denizcilik Eğitiminde bu ölçütleri ve standartları belirleyen STCW sözleşmesidir. STCW sözleşmesi 2010 yılında yapılan temel ve kapsamlı değişikliklerden sonraki on yıl içinde yeniden güncellenme sürecine girmiştir. Uluslararası Deniz Ticaret odası-ICS simülatörlerle kazanılan yeterliklerin sözleşmede zorunlu olan deniz eğitimlerinin bir kısmının yerine geçebileceği ve uzaktan eğitim ve değerlendirmelerinin de hesaba katıldığı yeni bir taslak STCW çalışmasına 2020 yılında başlamıştır. Fakat pandemi sürecindeki çalışmalar IMO nezdinde görüşmeye açılamamıştır. Eğitim gemilerinin işletme zorlukları sebebiyle ülkelerin envanterinden çıkarılması ve hizmetteki ticaret gemilerinin işletmecilerinin gemi insanlarını değişim için limanlara gönderme zorlukları yaşamaları sebebiyle; staj ya da eğitim amaçlı personel kabulleri sekteye uğramakta ve önemli maliyet artışlarına sebep olmaktadır.
Mevcut STCW Sözleşmesinde yeri olmasa da denizcilik diğer sektörlerdeki gibi ilk uzaktan (online) eğitim deneyimini pandemi sürecinde yaşadı. Ülkemizde de online eğitim sistemine çok kısa sürede adapte olundu. Uzaktan çevrimiçi eğitim yoluyla denizcilik eğitiminin teorik derslerinde bir düzeye kadar başarı yakalanmış olsa da simülatör ve atelye kullanımı gerektiren uygulamalı derslerde aynı başarı düzeyine ulaşılamadı. ‘‘Stand Alone-Yalnız Başına’’ olarak adlandırılan simülatör kullanımı uzaktan erişime açılmış olsa bile STCW sözleşmesinde simülatör eğitimi için öngörülen davranışsal ve fiziksel gerçeklik ne yazık ki sağlanamadı. Bu sonuçlar STCW Sözleşmesinde uzaktan eğitim ve değerlendirme lehine yapılacak güncellemelerde fazla bonkör davranılmaması gerektiğini işaret etmektedir.
Denizcilik eğitiminde simülatör kullanımının gemi üstündeki gerçek eğitimleri karşılama düzeyi de STCW yenileme çalışmalarında IMO taraf devletlerini ve denizcilik eğitimcilerini hayli meşgul edecek gibi görünüyor. Simülatör davranışsal ve fiziksel olarak gemi ortamını benzeştiren bir eğitim ortamı yarattığından bugün için denizcilik eğitiminin en yararlı ama aynı zamanda en tehlikeli aracıdır. Yararlıdır çünkü acemiler için gemide deneme imkânı olmayan senaryoları yaratabilir, acil durumlarda olabilecek tepkileri insana ve sisteme dayanan hataları sınayabilirsiniz. Kaza ya da yakın kaza durumları için hata ve olay ağaçları kurabilir öğrenci ya da deneyimli gemi adamlarına risk kavramının anlamını yaşatabilirsiniz. Tüm bu yararlarına karşın simülatör doğru hazırlanmamış senaryolar ya da bunların uygulama biçimleri sebebiyle öğrencilere kazayı azımsatabilecek tehlikeli bir araca da dönüşebilir. Bu olumsuzluğun en önemli sebebi ise simülatör eğitimini veren eğitmendir. Simülatörü video oyunu gibi gören bilgisiz eğitmen öğrenci ve kursiyerlerden canavarlar yaratabilir. IMO tavsiyelerinde nitelikli simülatör eğitmeni yetiştirmek için 6.10 model kurslarının düzenlenmesi öneriliyor olsa da sorun eğitmenin nitelikleriyle sınırlı kalmıyor. Eğitim kurumlarında eğitmene yardımcı bir simülatör operatörünün tahsis edilmemesi ve öğrenci sayısının fazlalığı gibi yetersizlikler eğitmenleri uygulama ve değerlendirmede bazı aşamaları pas geçmeye zorluyor.
Biz geleneklerine bağlı denizciler olarak bilmeliyiz ki değişimi durdurmak mümkün değildir. Gemi insanlarını geleceğe hazırlayacak olan ise denizcilik eğitimindeki değişen ihtiyaçlardır. Değişmeyeceğiz diye direnmek akılcı olmadığı gibi değişeceğiz diyerek geçmiş deneyimlerden ve bilimsel veriden bağsız adımlar atmak da bir o kadar anlamsızdır. Denizcilik eğitiminin objektif unsurlarını belirleyen STCW sözleşmesinde ve gemi işletmecilerinin gemilerinde oluşturacağı kültür değişliklerinde; enerjimizi masa başında hazırlanmış göstermelik prosedürlere ve kabullere harcamak yerine bilimsel verinin ve deneyimlerin gücünden almalıyız.
Yorumlar ( 0 )