Geçenlerde bir arkadaş sohbetinde, 2023 ekonomisinin 2001 yılından kötü olup-olmadığı konusunda kısa bir tartışmaya girdik. Ne dersiniz hangisi daha zordu?
Aslında iki dönem arasında önemli fark var; 2000'lerin başında ortodoks politika benimsenmiş olmasına rağmen yanlış adımlar atıldı. 2023 dönemi, 2021 yılında yapılan politika değişikliğinin neticesidir.
En kısa tanımla; ortodoks politika hâkim yaklaşımdır. Yani neoklasik okul perspektifinden ilerler. Heteradoks yaklaşım ise ortodoksinin muhalifi olan yaklaşımdır. Elbette şu sıralar yaşanan yüksek enflasyon, geçtiğimiz yıllardaki heteredoks politikanın sonucudur. Zira enflasyonun kendi-kendine gelişen bir fenomen olduğunu söyleyemeyiz. Özellikle seçim döneminde enflasyonun çıpalanması -olduğu seviyede direnmesi- için döviz kurunun sabit tutulması, seçim sonrasında engellenemez bir çıkışa sebep oldu. Olmaya da devam ediyor.
Seçim bitti. Yeni ekonomi kadrosu oyuna girdi.
Ancak oyuncu değişikliğinin yapıldığı dakikada skor epey kötüydü; yüksek enflasyon, "tehlikeli" diyebileceğimiz seviyeye düşmüş (Merkez Bankası) döviz rezervi, fazla değerli TL, değerli TL sebebiyle zorlanan ihracat sektörü, yıllık 50 milyar doları aşan cari açık, dolarizasyonla mücadeleye zorlanan bankacılık sektörü, uzun süredir devam eden negatif reel faiz, KKM kaynaklı artan borç yükü ve bunun yanı sıra seçimin bütçeye yüklediği ek ödemeler (ör/ EYT, ikramiyeler).
Tüm bu olumsuz sonuçların sebebi heteradoks yani gelenek dışı ekonomik politikaların sonucu denebilir. Seçim öncesinde bir grup ekonomist "seçim sonrasında iktidar devam etse de etmese de faizler yükselecek" diyordu. Haklı çıktılar. Aslında bu bir tahmin değildi, basit bir gerçekti. Aksi taktirde ekonomi hem cari denge hem de bankacılık krizine giriş yapacaktı. Haliyle, politikanın değişmesi gerekiyordu.
Politikanın değişmesi için yeni politikayı belirleyecek ve idare edecek yeni bir takım kuruldu ve oyuna sokuldu. Yeni kadronun ilk önemli icraatı politika faizini yüzde 15'e taşımak oldu. Birçok ekonomist bu oranın da düşük olduğunu, negatif reel faiz döneminin devam ettiğini söylüyor. Haklılar ama yukarıda sıraladığımız bunca kırılganlık var iken ani-şok edici bir faiz artışı ekonomiyi daha kötüye sürükleyebilirdi. Şöyle ki, kredi faizlerindeki ani artış hem ekonominin yavaşlamasına hem de şirketlerinin faiz giderlerinin artmasına sebep olacaktı. Kanımca, şu dönem için tehlikeli bir kokteyl…
Görünen o ki, Merkez Bankası politika faizini kademeli olarak yükseltecek. Genel tahmin artışların 500 baz puan yani yüzde 5'lik dilimler halinde yapılacağı yönünde. Tahminimce sene sonuna kadar politika faizi yüzde 30 seviyesine gelebilir. Peki yüzde 30 doğru oran mı? Bu sorunun cevabını söylemek çok güç! Şunu yazmakla yetinelim; sene sonu enflasyon beklentisi yüzde 55 seviyesinde, ama 2024 Temmuz ayı için beklenti yüzde 30 civarında.
Döviz açığı nasıl çözülecek?
Lenin'e göre, kapitalist bir ekonomiyi yok etmenin en kolay yolu kur değerlerini kötüleştirmektir. Toplumun düzenin bozmanın daha direkt bir yolu olamaz. Lenin bu konuda haklı çıktı. Döviz açığı da faiz oranı kadar önemli bir mesele.
Bu sebeple ekonomi takımı Ortadoğu'da döviz arayışını sürdürüyor. Döviz bulunması halinde ihracatçının döviz işlemleri eskiye dönebilir. Rezervler derin bir nefes alır. Yani ekonomi yönetiminin eli biraz daha serbest olur. İyi de hızlı döviz temin edebilmenin yolları belli; swap, depo anlaşması, kredi anlaşması vb.
Duyumlara göre Körfez ülkeleri bu yollar yerine ihracat kredisi, doğrudan yatırım gibi yöntemleri tercih ediyor. Daha kalıcı yollar izliyorlar, yani yatırım yapmak istiyorlar. Bu halde döviz akış hacmi yüksek, sürati yavaş olacaktır. Öte taraftan, döviz aktarım yöntemi ne olursa olsun Körfez ülkelerinin ekonomi politikası üzerine yoğunlaşarak, ekonominin düzelme yolunda olduğu konusunda ikna olması gerekecektir. Yatırım yapacakları ülkenin ekonomik sağlığını garanti almak istemeleri yanlış değil.
Demek ki, bu ülkelerde ortodoks politikalara bağlı bir ekonomi idaresi tercih edebilir. Zira Mısır örneğinde bunu gördük. Her ne kadar yeni kadro bu güveni verse de endişeli olmaları yersiz değil. Ekonomik politikaya ilişkin taahhüttü ülkenin en üst makamından duymak isteyebilirler. Zira geçmiş dönemde benzer bir ortodoks ekonomi takım kurulduktan sonra dağıtılmıştı; Naci Ağbal döneminden bahsediyorum. Kısacası, döviz anlaşmaları üst yönetimin ziyaretini bekliyor olabilir.
Toparlamak gerekirse, Merkez Bankası politika faizinin 2023 yılındaki tepe noktasının yüzde 30 olacağı kanısındayım. Körfez ülkelerinden hatta NATO zirvesi sonrası bazı batı ülkeleriyle döviz kazandırıcı anlaşmalar yapılması hayli mümkün.
Burada yer alan bilgi, yorum ve tavsiyeler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir.
Yorumlar ( 0 )